İNGİLİZCE KONUŞURKEN KAÇINILMASI GEREKEN 8 BASİT HATA

İngilizce öğrenirken en zor olan şeylerden biri de sözcüklerin, özellikle de eş sesli olanların kullanımını ciddiyetle ele almaktır. Sizin için bu İngilizce sözcüklerden en çok kafa karıştırıcı olanları bir araya getirdik ve bu basit İngilizce hatalarını örneklerle açıklayıp, bu sözcükleri nasıl doğru kullanabileceğinizi gösteren bir liste hazırladık.

 

1.COMPLIMENT VE COMPLEMENT

Telaffuzları aynı olan bu iki kelime, her ne kadar kulağa aynıymış gibi gelse de tamamen farklı anlamlara sahip. Compliment, birine karşı duyulan hayranlığı ve övgüyü dile getirmek için kullanılırken, complement ise bir şeyin içeriği geliştirildiğinde ya da bir şeyin değeri iyileştirildiğinde kullanılır. İçeriği geliştirilen ve iyileştirilen bir şey “tamamlanmış” olurken, “iltifat” almaktan mutlu oluruz diyebiliriz.

Anna complimented me on my new haircut.

Adding salt and vinegar to my fish and chips really complements the flavour.

gramer hataları
My friends complimented the pasta I made for our dinner party. They said it was delicious!

 

2.FARTHER VE FURTHER

Genel anlamıyla farther ve further “daha uzak” manasına gelir. Fakat Amerika’da farther fiziksel uzaklıktan bahsederken kullanılırken further fiziksel olmayan uzaklıklar ve soyut düşünceler anlatılırken kullanılma eğilimindedir. İngiltere’de ise bu ayrım nadiren yapılır. Further  “buna ek olarak, ilaveten” anlamlarında kullanılabildiği gibi farther bu şekilde kullanılamaz.

Anna moved farther down the train to find an empty carriage.

Emily's house price fell further today than yesterday.

I have no further questions.

 

3.ESPECIALLY VE SPECIALLY

Özellikle hızlı bir şekilde konuşulduğunda birbirine benzeyen telaffuzlarıyla ve birbirine çok yakın yazımlarıyla insanların bu iki kelimeyi karıştırması doğaldır denebilir. Bir kişiyi, nesneyi ya da bir durumu öne çıkarıp diğerlerinden ayrıştırmak istediğinizde especially kullanmalısınız. Especially bir şeyin sadece bazı belirli durumlarda ve belirli koşullarda uygulanabileceğini anlatır. Specially ise özel bir amaca atıfta bulunurken kullanılır.

Harry despises his PE lessons, especially when he has to play football.

A chocolate cake was made specially for Amy’s birthday.

gramer hataları
I can't wait to try Amy's cake, made specially for her birthday – especially the big chocolate buttons!

 

4.VALUABLE VE INVALUABLE

Genel anlamda bakıldığında hem valuable hem de invaluable bir şeyin değerine refere eder. Ana ayrım ise şudur: Valuable, bir şeyin çok pahalı olduğunu vurgularken invaluable bir şeyin paha biçilemez olduğu anlamına gelir. O şey öyle önemlidir ki değerini ölçmek mümkün değildir. Bu, genellikle soyut bir kavramdır ve gerçek bir fiyat verilmesi imkansızdır.

I have inherited a gold necklace from my grandmother which is very valuable.

Laura’s loyalty is such an invaluable trait to have in a friendship.

 

5.LOSE VE LOOSE

Yapılan en büyük hatalardan biri de lose ve loose kelimelerinin aynı şekilde telaffuz edildiğini zannetmektir. Oysa ki lose ve loose farklı anlama gelen, farklı telaffuz edilen iki ayrı sözcüktür. Lose, bir şeyi yanlış yere koymak, ya da kazanmanın zıttı olan kaybetmek anlamına gelebilir ve söyleniş bakımından “news” sözcüğü ile kafiyelidir. Diğer yandan loose ise sıkı kelimesinin zıttıdır yani gevşek anlamına gelir ve söylenişi “juice” kelimesiyle kafiyelidir.

We have two injured players on our team, so I think we will lose the football match.

The knot on my shoelace was loose so my shoe fell off.

 

6.SIGHT VE SITE

Her ne kadar sight ve site aynı şekilde telaffuz edilse de anlamları farklıdır. Sight, görme duyusu ya da görebileceğiniz şey anlamına gelir. Site ise bir şeyin gerçekleştiği, inşa edildiği yer, ya da bir web sitesinin soyut lokasyonu anlamlarına gelir. Yeni bir şehre gittiğinizde görülebilecek yerleri gezersiniz bu da İngilizce'de “sightseeing”olarak adlandırılır.

Emma’s sight is deteriorating, so she will have to wear glasses soon.

Barry is working on a building site to help build a children’s school.

gramer hataları
Now that Emma the dog's sight is fixed, she can continue working on her website.

 

7.BRING VE TAKE           

Bring ve take kelimelerinin her ikisi de bir nesneyi taşıma eylemine atıfta bulunur. Aralarındaki temel fark ise referans alınan noktadır. Bring, cümleyi kuran kişinin, getirdiği bir obje hakkında konuşurken kullanması gereken kelimedir. Take ise, konuşan kişi açısından bakıldığında ondan uzağa götürülen, uzaklaştırılan şeyleri tarif etmek için kullanılır.

Be sure to take your CV to the interview tomorrow. [This would be said by someone advising a friend who is going to an interview the next day; from their perspective, the friend and CV are leaving.]

Please bring a list of references to the interview. [This would be said by the interviewer; from his or her perspective, the person and list are coming.]

 

8.PRINCIPAL VE PRINCIPLE

Principal ve principle kelimeleri aynı okunduğundan ve neredeyse aynı yazıma sahip olduğundan karıştırılmaları doğaldır. Ama bu iki kelime aynı okunsa da birbirinden farklı anlamlara sahiptir. Principal, temel bir öneme sahip bir şeyi belirtir ya da özellikle Amerika’da okuldan sorumlu kişi, müdür anlamlarında kullanılır. Principle kelimesi  işe bir inancı, gerçeği, muhakeme zincirini ve sıklıkla da dini bir inancın temelini temsil eder.

The principal aim of the criminal justice system is to deliver justice for all.

The principal of Karen's elementary school was Ms. Johnson.

It is the basic principle of criminal law that the accused is innocent until proven guilty.

 

Örneklerle birlikte iyice çalıştıktan sonra artık bu kelimeleri birbirine karıştırmayacak ve bu basit hataları yapmaktan kurtulmuş olacaksınız. Sizi zorlayan bunlara benzer başka kelime çiftleri var mı? Yorumlar kısmında bizimle paylaşın!

Daha fazla
İngilizce Dersleri
Paylaş